Janna küçük, tek kişilik kanepeden kalkıp pencereye doğru yürüdü. Davi'yi gözleriyle takip etti. Dikkatini restoranın açılışına hazırlanmak için çoktan süpürülmüş ve her şeyi yerine yerleştirdikleri avluya verdi. Kendini toparladı, üstünü değiştirdi ve aşağı indi. Kahvaltıda peynirli omlet ve filtre kahvesini seçtikten sonra önümüzdeki günler için plan yaptı.
“Amasya’ya gitmedikleri sürece, yürüyüşe çıkıp turistik yerlere ve hediye dükkânlarına bakmaya değer.”
Birkaç not aldıktan sonra hesabı istedi.
Garsondan Davi'nin restoran ve konaklama için ödediğini öğrendikten sonra sadece bahşiş bırakmayı doğru buldu.
Barda Robert ve Hayk bazı belgeleri titizlikle inceliyorlardı.
– Ermeni arkadaşlarınızın İtalya'da aynı işi var. Bu nedenle onlarla Euro lazım TL ne ki… kuruşlar, – garson sonunda belirtti.
Janna kapıdan çıktı ve kırmızı bir tramvayın geçtiği ana caddeye gezmeye gitti.
Davi o akşam gelmedi. Gökyüzünde şafak vaktinin renkleri yerini almaya başlarken, stüdyoda çalışmanın birkaç gün süreceğine dair bir mesaj gönderdi.
Telefonun ekranı karanlıkta parlıyordu. Açık pencereden sabah ezanı duyuldu.
O sabah Janna tekrar uyuyamadı. Bir hediyelik eşya dükkanından satın alınan bir günlük defteri çıkarttı ve ilk satırları yazdı:
“Limon bahçeleri, İstanbul ve Konstantinopolis… Babil'in duaları.”
16
Üç gün kadar sonra…
Davi, kiralanmış arabanın bagajına elindeki birkaç çantayı attı. Laptopu ve hoparlörleri dikkatlice yanlara yerleştirdi ve yumuşak bir örtü ile üzerlerini kapattı.
Janna arka koltuğa çoktan oturmuş, günlüğüne bir şeyler yazıyordu. Defteri yanındaki koltuğa koyarak pencereden dışarı baktı.
Hayk, Limon Bahçesi Cafe&Lounge’ın kapısından çıktı ve direksiyona geçti. Davi, yepyeni çalma listesi içeren USB’yi bağladı. Müzik seçimini ve ses tonunu ayarlamayı bitirdikten sonra ufak jip hareket etti.
Manastır ve limon bahçeleriyle buluşma beklentisiyle 700 km yol kat etmek gerekiyordu.
Kalabalık şehirden bir saat sonra tamamen ayrıldılar. Hayk pencereyi açtı ve elini rüzgâra doğru uzattı. Hayatında bu anları birkaç kez görmüş gibi bir rüyayı anımsatan, belki de dejavu olduğunu düşündüren elektronik melodi çalıyordu.
Janna deftere bir şeyler daha yazdı. Gördükleri, zihninin derinliklerinde kaybolmasın diye her şeyi not almaya çalışıyordu. Avuçları ve parmakları henüz açıklayamadığı duygu ve izlenimlerden ter içindeydi. Davi koltuğunda arkasına yaslandı ve derin bir uykuya ya da transa girdi; ilk müzik parçasının yazılmasından bu yana çok tanıdık bir durumdu.
Trafiğin akışkanlığına yol boyunca bulunan sanayi tesislerden çıkan kargo kamyonları katılıyordu. Dışarıdaki akışın hareketi, elektronik vuruşuyla zaman içinde gerçekleştiriliyordu.
Bir süre sonra Hayk, yoldaki Shell benzin istasyonunda durdu. Americano ve çörek aldı, kenara oturup cep telefonundaki interaktif haritaya baktı. Tarihi nesneleri parmakları ile her dokunduğunda yakınlaştırdı ve bulundukları yerden olan mesafeyi inceledi.
Hayk, Janna’ya baktı. “Yolumuzun üstünde Roma tünelleri ve bir mağara olacak. Onlara daha yakından bakabiliriz, istersen…”