×
Traktatov.net » Limon Bahçeleri » Читать онлайн
Страница 17 из 24 Настройки

–Simon, sen misin?

–Benim büyük büyük babam. Ben Janna, Jannette.

Davi şaşkınlıkla mavi gözlerinin içine baktı ve yazışmadaki tüm detayları nasıl olur da sormadığını merak etti.

Janna karşıda bulunan hasır koltuğa oturdu ve utancından açıklama yapıp yapmayacağı konusunda kararsız kaldı.

Sonunda Davi elini uzattı.

–Merhaba, seni erkek sanıyordum. Sürpriz işe yaradı!

Janna gülümseyip elini sıktı.

–İşte şimdi ve burada tanıştık! Mutlu bir şekilde…

Biraz sessiz kaldıktan sonra,

–Unutulmaz bir uçuş için teşekkür ederim, diyerek sözlerini tamamladı.

Hafif bir rüzgârın esintisi geldi. Bu ya limon tadı hissi ya da tatlı-ekşi parfüm kokusu gibiydi. Bu an sonsuza dek onların hafızalarında iz bıraktı.

14

Hayk tozlu sokaklarda yürüyordu. Sol tarafında eski bir taş duvarı kaldı, orası zamanında Avrupa ticaret heyeti için inşa edilmişti. Şimdi arkasında bir konsolosluk duruyordu. Sağ tarafına baktığında birkaç ev görülüyordu. Birinin kapısının önünde durdu ve iki adım geri çekildikten sonra tüm binaya şöyle bir göz attı. Sanki tarih tüm mahallenin kayıp halinden bir şeyler fısıldıyor gibiydi.

Bina 4 katlıydı ve üçüncü katın Fransız tasarımlı balkonundan satış ilanı görünüyordu. Hayk her şeyi farklı açılardan fotoğrafladı, ardından açık olan ön kapıdan içeri girdi. Keskin bir tıslama ile birkaç kedi dışarı fırladı. Girişe bakıldığında oldukça karanlıktı. Hayk telefonunun fenerini açmak zorunda kaldı. Uzun süredir kedilerin mekân edinmesi sebebiyle basamaklara sinen kokular eşliğinde, merdivenlerden dikkatlice yukarı çıktı. Keskin koku duvarlara da yayılmış, yıllardır boyanmamıştı. Birinci ve ikinci katın demir kapılarının yanından geçti. Kendini 3 numaralı dairenin eski ahşap kapısının önünde buldu.

Hayk zile bastı, çalışmıyordu! Kapıyı birkaç kez tıklattı ve arkasından gelen sesi fark etti. Üst kata giden merdivenlerde yaşlı adam duruyordu.

–Emlakçı mısın?

Adam, Hayk’ı anlamak için bir aşağı bir yukarı baktı. Sonra birkaç basamak aşağıya indi.

Hayk cevap verdi:

–Hayır, daireyi görmek istedim. Siz komşu olmalısınız?

Göğüs cebinde Atatürk resmi olan bir tişört, düz pijama altı ve ev terliği giymiş bir adam göründü.

–Emlakçılardan nefret ederim, diye homurdandı, -Burada bekle.

Elinde bir parça kâğıtla döndü ve Hayk'a uzattı.

–Bu ölen kişinin yeğeninin telefonu. Kediler o kadının işi, hala sıkıntı çekiyoruz! Boyanma zamanı geldiğinde- işte bu pandemi başladı!

Adam döndü ve yavaş yavaş merdivenleri çıkmaya başladı. Hayk'ın tarihi gayrimenkullere olan ilgisini ve sebebini tahmin etti.

“Eh, pekâlâ. İşleri yoluna koymanın zamanı geldi,” diye düşündü ve kendi kapısının yüksek sesle çarpması herkesin aklını başına getirdi.

Hayk yılların yıpratmış olduğu basamaklardan aşağı yürüdü ve dışarıdaki temiz havayla buluştu. Girişte hapsolan kirli atmosferden sonra, sokak artık o kadar tozlu görünmüyordu ve hatta yerel olayların hipnozuyla çağırılıyordu.

Elindeki numarayı çevirdikten sonra Hayk, bip seslerini saydı. Birisi aramayı yanıtladı, ancak bir nedenden dolayı sessiz kalıyordu. Sessizliği bozan Hayk, konunun özünü çabucak açıkladı.